28 Şubat’ın simge isimlerinden Leyla Şahin, 28 Şubat’ın yüzde yüz darbe olduğunu söyledi.
28 Şubat'ın üzerinden neredeyse yirmi yıl geçti. Toplumun ve siyasetin üzerinden buldozer gibi geçen ve 'bin yıl sürecek' denilen 28 Şubat darbesinin en acımasız uygulamalarından birisi olan başörtüsü yasağı, geçtiğimiz yıl yürürlüğe giren demokrasi paketiyle tamamen ortadan kaldırıldı. Artık Meclis'te, üniversitelerde ve tüm devlet dairelerinde başörtülü kadınlar özgür bir şekilde çalışabiliyor, öğrenciler eğitim hayatlarını sürdürebiliyor. Kuşkusuz, Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde gösterilen siyasi irade bu utançtan kurtulmanın domino taşı oldu. Ancak STK'lar da bu süreçte önemli rol üstlendi. Bu derneklerden biri de 1999 yılında kurulan AKDER. Bu derneğin mensubu ve 28 Şubat'ın simge isimlerinden Leyla Şahin o karanlık yıllarda, bu problemi AİHM'e taşıyarak çok önemli bir adım atmıştı. Aynı Leyla Şahin bugün AK Parti'den aday adayı olma kararı aldı. Yeni Şafak'tan Nil Gülsüm Şahin ile 90'lı yılları, 28 Şubat'ı, siyaset kararını neden aldığını ve Türkiye'nin demokratikleşme sürecini konuştu.
Kamuoyu sizi 28 Şubat döneminde yaşadığınız başörtüsü engelini AİHM'e taşımanızla tanıdı. Yasakla nasıl tanıştınız ve AİHM'e başvuru süreciniz nasıl yaşandı?
Yasakla birlikte her şey değişti açıkçası. Normal bir öğrencilik hayatı sürerken hayatımız alt üst oldu. Her gün gittiğiniz okul, üniversiteniz yok oldu, gitti. Yılların emeği hiç acımadan heba edildi. Tabii bunu sadece ben yaşamadım, benim gibi binlerce genç kızla birlikte, çalışan, sosyal alanda var olan tüm kadınlar yaşadı. Sesimizi duyurmak ve apaçık bir hak ihlali olan bu yasağı kaldırtmak için farklı platformlarda yaşadıklarımızı anlattık. Bunlardan birisi olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurumu yaptım. Başvurumun değerlendirilmesi sonucu eğitim hakkımla ilgili hiçbir açıklama yapılmadı ve dönemin hükümeti haklı bulundu.
DARBELERİN MANTIĞI YOK
AİHM'in aldığı bu karar sizin hayatınızı nasıl etkiledi?
Karar fiili olarak hayatımda bir değişiklik yapmadı. Uzun bir süreçti ve ben bu aşamada hayatıma yeni bir şekil vermiştim. Aslında darbelerin hiçbirinin bir mantığı yok. 28 Şubat'ta da aynı oldu. Burada devam edemeyeceğimi anlayınca Viyana'ya giderek eğitimimi orada sürdürdüm. Benim gibi çok sayıda genç kız eğitim hayatlarına Türkiye'de devam edemedikleri için yurtdışına gitmek durumunda kaldılar.
HER BOYUTUYLA YAŞADIK
Sorunlarınız bitti mi yurtışında okuyunca?
Biz kişisel olarak çözümler üretip yurtdışına gittik ancak sorun olduğu yerde duruyor, yasak keyfi olarak uygulanmaya devam ediyordu. Okul bittikten sonra da Türkiye'ye dönemedik. Döndüğümüz zaman hem diplomalarımız tanınmıyor hem de başörtülü olarak çalışma imkanı verilmiyordu. İlginçtir ki, daha önce denklik verdiği Viyana Üniversitesi'ne çok sayıda başörtülü genç kız gidince YÖK denklik vermemeye başladı. Böylece darbenin başka bir boyutu ile karşılaştık.
ÜZGÜNDÜK, ÖFKELİ DEĞİLDİK
Hangi ruh haliyle ayrıldınız Türkiye'den?
Giderken çok üzgündük, bu muameleyi hak etmediğimizi düşünüyorduk. Biz devletin malına zarar vermedik, insanlara zarar verecek hiçbir şey yapmadık. Okulumuzdaki en başarılı öğrencilerdik. Ben beşinci sınıfın ortasına kadar bir kez bile bütünlemeye kalmadan okumuştum. Elimizden okulumuzu, on yılımızı aldılar. Öfke yoktu, acı vardı, hüzün vardı, hayatının en verimli yıllarındaki genç, eğitimli insanların kapı dışarı edilmesinin acısı ve hüznü.
KATKI SUNMAK İSTİYORUZ
Sizin gibi binlerce kişi bu yasaktan mağdur oldu. Fakat bugün Meclis'te başörtülü vekiller var ve siz de milletvekili adayısınız. Neden siyaset?
Yasakla birlikte ciddi sıkıntılar yaşadık, ancak ben bu durumumdan yılmadan çıktım ve hayatımı iyi değerlendirdiğimi düşünüyorum. Kendimi yetiştirdim ve mağdur olarak kalmak istemiyorum. 28 Şubat'la ile ilgili bir tarihimiz var ve yaşadığımız sıkıntılar hayatımız için büyük önem arz ediyor. Ancak bu yasağı yaşayan kuşak kendisini geliştirdi ve buradan çıktı. Artık kendimize kattığımız değerleri hizmet olarak sunmak istiyoruz.
Rövanşı düşünmedik
O yasaklı yıllardan milletvekilliği adaylığına uzanan bir hikâye sizinki. Bu bir rövanş mı?
Kesinlikle bu bir rövanş değil. Öyle bir psikolojiye de hiç girmedik. Yaptığımız sadece bir hak mücadelesiydi. Haklı olduğumuzdan bir an bile şüphe etmeden haklarımızı geri almak için çabaladık ve elhamdülillah bu günlere geldik. Kendisini çok güzel yetiştirmiş binlerce gençten birisi olarak böyle bir karar aldım. Açıkçası bizim gibi Türkiye'de büyük değişim ve gelişim yaşadı. Bu gelişmeyi de AK Parti sayesinde yaşadık.
LÜTUF DEĞİL BAŞARI
Meclis'e girecek olursanız öncelikli gündeminiz nedir?
Türkiye'de genel anlamda kadın ile ilgili ciddi problemler var. Kadına yönelik şiddet, aile içi problemler iletişimsizlikler zamanla çok arttı. Ailenin ve sağlam bir neslin yetiştirilmesine dair çalışmalar yapılmasını önemsiyorum. Eğitimle ilgili de problemlerimiz var. Kadınlara pozitif ayrımcılık yapılsın ama kadınlar da başarmak için çalışsın ve hakkıyla mevki ve makam sahibi olsun ve bulundukları makamları iyi doldursunlar istiyorum. Lütuf değil başarmış olmak amaçlanmalıdır.
SEÇİLEMEZSEM KIRILMAM
Aday olamasanız veya seçilemeyecek bir sıradan aday gösterilseniz kırılır mısınız?
Hayır, hiç kırılmam. Aday adaylığı sürecinde arkadaşlarım sağ olsunlar beni çok onure ettiler. Toplumdan da olumlu yansımalar ve destek alıyorum. Ben de eğitimimle, ehliyetimle bu işi yapabileceğime inandığım için bu yola çıktım. Takdir bu konudaki yetkililerdedir. Umarım onlar da benim topluma bu alanda iyi hizmet edeceğime kanaat ederler ve görev verirler. Her zaman için kendim ve milletimiz için hayırlısının olmasını arzu ederim.
Başörtüsü yasağının ortadan kalkması kuşkusuz büyük bir başarı. Bu zaferde kimlerin payı var?
Öncelikle siyasal anlamda başörtüsü yasağının ortadan kalkmasına en büyük katkıyı Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakanlığı döneminde verdi. Kendi de o dönemin sıkıntılarını yaşamış bir kimse olarak bizim yaşadığımız sıkıntıları en iyi anlayan kişi olduğunu bildiğimiz bir insan. AK Parti bu meselenin çözülmesinde çok büyük katkıları olan bir parti, ancak bizler de karınca misali çalıştık. Bu yasak sadece toplumun, sadece siyasetin değil herkesin ortak gayretiyle ortadan kalktı.
28 Şubat yüzde yüz darbe
Aslında neydi 28 Şubat?
Darbe tabi başka hiçbir şey değil. Darbeyi doğrudan asker üzerinden yapamayacakları için bir takım objeler kullanmak zorundaydılar. Başörtüsünü bu darbeyi yapmak için gerekçelerden biri olarak kullandılar. Yüzde yüz bir darbeydi o dönem yaşanılanlar. 28 Şubat, siyasi, sosyal ve medya ayağı olan tüm Türkiye'yi sarsan bir darbeydi. Viyana'ya gittiğimde ilk dikkatimi çeken şey askerlerin medyada göz önünde olmaması idi. Arkadaşlarıma bunu sorduğumda 'Burası demokratik bir ülke, askerlerin yetki ve konumları bellidir, onlar medyada çok yer işgal etmez' cevabını almıştım. Şimdi artık Türkiye de öyle, bu da normalleşmenin bir başka göstergesidir. Yeni yetişen nesil Türkiye'nin yaşadıklarından, 28 Şubat'ta yaşananlardan çok habersiz. Bence nesil yetiştirmeye dönük bir takım çalışmalar yapılmalı. Yakın tarihimiz unutturulmamalı ve dersler çıkarılmalı.
AK Parti benim için doğal bir tercih
Neden AK Parti?
Bugün yasakların son bulmasını siyasal anlamda oluşturan ve beyin göçünün tersine yaşanması imkanını sağlayan Türkiye'nin önünü açan, özgürleştiren, milli değerler ile devleti buluşturan, öz güven aşılayan siyasal yapı AK Parti olduğu için böyle bir tercihte bulundum. Doğal bir tercihtir benim için.
Teklif mi geldi, siz mi bir başvuruda bulundunuz?
Ben başvurdum. Bugüne kadar olan hizmetlerimizi genişletmek ve kendimizi farklı alanlarda da ifade etmek ve artık hizmet alan değil hizmet veren, üreten, katkı sağlayan bir insan olarak başvurdum. Yıllardır bir arada, AKDER çatısı altında birleştiğimiz arkadaşlarımın desteği ile başvurdum.
90'lı yıllardan bugüne Türkiye'nin yaşadığı değişimi nasıl değerlendirirsiniz?
Türkiye'de pek çok şey aşıldı. Yasakla birlikte yurtdışına gittiğimizde birbirinden farklı insanların bir arada nasıl uyum içinde yaşadıklarını gördük. Şimdi bu durum artık Türkiye'de de yaşanıyor. Başörtülülerin Meclis'te ve kamuda olmasından rahatsızlık duyanlar kuşkusuz vardır ancak onlar da bu işin saygı noktasında olduğunun farkındalar. Bu çok güzel bir gelişme. Bence en büyük kazanımımız budur. Bu daha da gelişsin diye çalışacağız.
"DERSTEN ÇIKARILDIĞIM GÜNÜ UNUTAMIYORUM"
28 Şubat denilince hiç unutamadığınız sahne nedir?
İlk dersten çıkarıldığım gün aklıma geliyor hep. İki başörtülü arkadaştık. Derse gelen hoca gelmedi, bir personel gelerek bölüm başkanının odasına gitmemiz gerektiğini söyledi. O zaman bir şeyler olduğunu anladık. Bölümün tüm hocaları oturmuşlar ortaya da iki tabure koymuşlar. Kimse yasağı tek başına üstlenmek istemediği için hepsi bir araya gelerek böyle bir çözüm bulmuşlar. Rektörlükten gelen kanuna uymayan yönetmeliği okumaya başladılar. Ondan sonrasını duymadım, duyamadım. Kulaklarıma bir uğultu çöktü, gözlerimin önü karardı. Bu anı hiç unutamıyorum. Şimdi anlatırken bile çok heyecanlanıyorum, o gün çok ağlamıştım. Bizimle birlikte bizden farklı görüşten olan bir arkadaş da bize destek için dersten çıkmıştı.
Umudunuz var mıydı bir gün bu problemin çözüleceğine dair?
Umut hep vardı. Aslında 2007'li yıllara kadar çok da gerçekleşebilir bir durum değildi, sadece hayaldi. Ancak 2010 sonrasıyla birlikte bunun yakın zamanda mümkün olabileceğini düşünmeye başladık. Başta bunu hayal olarak görmek aslında çok abes değildi. Çünkü söz konusu yasak, 12-13 sene süren bir yasaktı.
Kaynak: http://www.sabah.com.tr/gundem/2015/02/16/leyla-sahin-28-subat-icin-intikami-dusunmedik